Sayfalar

8 Aralık 2010

SEVGİLİ İNSAN



Sevgili insan,

Sen ki yalnızca bugünde yaşarsın. İçinde bulunmadığın dünlerin acısını yüreğine taşırsın. Sana ait olmayacak yarın için endişeler peşinde koşarsın. 

Geçmişten tanımamış olduğun kişilere öfkelenir, öfkenin acısını onların çocuklarından çıkarırsın. Ve gelecekte torunları acı çeksin istersin, ne mutlu olmalarına izin verir ne mutlu olmak için çaba harcarsın.

Kelimelerin anlamları yitmiştir (yitirilmiştir) belleğinde, kelimelere taparsın neden mühim olduklarını hatırlamazken. 

Vatan kutsaldır dersin; ormanlarını yakar, sularını kirletir, havanı zehirlersin…

Millet kutsaldır dersin; milletin öğesi olan insan’ları kurban edersin. İnsan’ları öldürürsün. İnsanların canlarına kast eder, katil olur ve kendine kahraman dersin. 

Sana benzemektir senin gözünde normal olan, gerisi anormaldir. Senden uzun olan deve, senden kısa olan cücedir. Senden açık giyinen sapkın, senden kapalı giyinen geri kafalıdır. Seni anlamayan anlayışsız, senin anlamadığın anlamsızdır.

Yüreğin çirkinlikler ve güzellikler barındırır birlikte. Çirkin olanları yüzeye taşırsın, güzellikleri kapatırsın. Kendi öfken ile kendini boğarsın. 

Erdemin yitiktir, zekân şaşkın. Başka insanların acılarını görmezsin. Varsa yoksa senin ne çekmiş olduğundur. On dakika yeter, yıllarca süren savaşların nedenlerini ve çözümlerini bulmak için. Ama yapmazsın. Yapamazsın değil, yapmazsın. 

Sen ve sen olmayanlardan ibarettir dünyan. Sen olmayanlardan saygı bekler, sen olmayana saygı duymazsın.

Renksiz ekranından izlediğin dünya; gerçekte renklidir, bunu bilmezsin. Gök kuşağındaki renklere varmış insanlara deli der, gülersin. Gülümsemeleri de çirkinleştirirsin. 


İlk duyduğun fikirlerdir senin doğruların, daha sonra duydukların ise yanlışların. Neye inanacağın tesadüfîdir yani. Sorgulamadan kabul edersin ilkini; gözlerin, kulakların, algın sonrakilere kapalıdır, açmazsın. Sorgulayıp değişene, ‘dönek’ dersin. Sen ise aynı noktada sersemlemiş, döner durursun.

***

Tanrı cehennemi yarattı (ya da sen), daha fazla çirkinleşmeyesin diye. Çünkü daha büyük bir caniye dönüşmemenin tek nedeni korkmandır cezalandırılmaktan.

Kim seni çirkinleştirdi peki? Kim çaldı gölgesiz gülümsemelerini? Kim kopardı senden sıcak bakışlarını? Yalnızca petrolün izleri mi bunlar?

Sen ki bir insanın canına kıyan, sen değil miydin annesi kucağında zararsız duran, o canına kıydığın değil miydi babasının kollarında saçının teline kıyılamayan? 

***

Ve bir gün şaşırmalar doldurdu ruhumu, taştılar. Boğulmak vardı içinde bunların. Yaşam çok şaşırtıyor olmuştu, kalbimi acıtmak yanında. Aynı türdendim beni şaşırtanla; insan. Kafam almıyordu olanları. 
Anlamıyordum; insanların neden öldürdüklerini, neden tecavüz ettiklerini, neden çaldıklarını başkalarının emeklerini ve bunlar gibi birçok şeyi. Yaşım yeterince olgun değildi belki. Şaşırmıyordu büyükler bunlara. Alışmak mı vardı bir zamandan sonra? 

Yıllar geçti; hiçbir şey değişmedi ve her şey değişti aynı zamanda… 

Hala insanlar ölüyor, ecelleriyle ölenler değil kastım. İnsanlar ölüyor, öldürüyor, öldürülüyor… Öldürülüyor ve öldürüyor insanlar. Ve kahraman, şehit gibi unvanlar alıyorlar kimisi giderken bilinmeze. Öldürüyor ve öldürülüyor insanlar. Ve cani sıfatını bırakıyor arkasında kimisi giderken. 

Her şey aynı: evlatlar, kardeşler, analar, babalar ölüyor ve öldürüyor. Geride evlatlar, kardeşler, analar, babalar kalıyor. 

Her şey değişti; insanlar öldürüldü ve onları gören olmadı bir daha. Başka bir dünyaya, sonsuzluğa, yokluğa gittiler diyor başka insanlar. Geriye dönmediler ve ölmediler bir daha. Belki de tekrar öldürülmemek için geriye dönmediler. 

Hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Anneler, babalar hiç unutmadı yavrularını. 

Hiçbir şey değişmedi, şaşırtıyor beni tüm olanlar ve olmakta olanlar. Öldürmek, acıtmak birinin canını… Şaşırtıyor beni insanların fırça yerine silah tutması. Ve en çok da insanların iyiliği için, birilerinin birilerini öldürmesi. 

***

‘Neden?’ diye sordu bir çocuk,’Neden insanlar birbirini öldürüyor, neden insanlar aç ülkemizde?’. Yanıt geldi bir büyükten. ‘Çünkü’ dedi, ‘ Başka insanlar kışkırtıyor insanlarımızı kendi çıkarları için, insanlarımız da birbirini öldürüyor, onlar zengin olurken biz fakirleşiyoruz.’ ‘Peki, neden?’ dedi Küçük, ‘ Neden kanıyorlar insanlar çıkarları olan başka insanlara ve neden bunun farkında olanlar farkında olamayanları uyarmıyor?’. ‘Çünkü’ dedi Büyük ve devamı duyulmadı…

Yalnızca tahminler var bu konuşmanın devamı ya da devam edemeyişi hakkında:

Biri: Sansürlenmiş bir film olmalı bu. 

Biri: Çıkarı olan birileri onu engelledi. Küçükler gerçekleri görmesin ki onlar da büyüyünce öldürsün istedi.

Biri: Büyük; normalde katillerin, yolsuzluk yapanların, tecavüzcülerin içinde bulunması gereken hapishanede şimdi. O hapisten çıkana kadar, Küçük bu soruyu unutmuş olacak. Belki de Büyük, çocuğa soruyu hatırlatmasın diye hep orada bırakılacak.

Biri: Büyük tam yanıtı söylerken, biri bu ‘vatan haini’ diye bağırdı ve insanlar Büyük’ün ne dediğini hiç bilmeden onu linç ettiler. ‘Vatan haini’ diye bağıran kişiyi hiç kimse görmemişti ve daha sonra da görmedi kimse.

Biri: Büyük kendini suçlu hissetti çünkü bu olayları engellemek için hiçbir şey yapmamıştı ve sustu.

Biri: Büyük konuşmanın gidişatını beğenmemişti ve küçüğü susturdu. Küçük bir daha asla soru sormadı.

Biri: Aman, ne olmuş ki. Alt tarafı bir konuşma bitmiş. Her konuşma devam etmek zorunda değil ya! 


Çok fazla tahmin yürütülmüştü bu konuşmanın gidişatı hakkında ama kimse Büyük’ün ne demesi gerektiğini konuşmamıştı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder