Sayfalar

8 Aralık 2010

o



Deniz gibiydi. 
İçinde yüzünce de susuz bırakırdı insanı.
Kıyılarına girebilirdin yalnızca.
Ve derinlerinde yalnız olmaktan dem vurur dururdu,
Farkında değilmiş gibi boğabileceğinin.


Onu en çok mavi severdi
O, kırmızıyı severdi daha çok.
Mavinin tonları dans ederken bile içinde
O, şarap kırmızısını hayal ederdi.

Belki kırmızı elbisemdi beni ona sevdiren.
Oysa elbisemdi kırmızı olan,
Ben değildim.

O mu insanları uzak tuttu
Yoksa insanlar mı ondan uzak durmak istedi?
Hiç anlamadım.
Zordu çünkü ondan uzak durmak.


Çiçek olsan solardın içinde,
Buz olsan erirdin.
Nice yağmur damlası saflığını yitirdi suyunda.

Bir nevi uyuşturucuydu.
Yoktu tadı başka şeylerde.
Bir başkaydı ona ayılmak,
Dünyaya uyumak pahasına…

Bazen hayata bakardım eğilip,
Midem bulanır, başım dönerdi.
Üstüm başım acı dolunca,
Giderdim içine,
Ayılırdım.
Evet ayılırdım.
Dünyaya uyur, ona ayılırdım.

Kıyısında yatardım bazen,
Beni dalgaları ile yoklayacağı,
Yoklayabileceği kadar yakınında.

Kıyısında yürürdüm çoğunlukla,
Korkardım derinlerinden.
En çok istediğim şeydi oysa
Girmek derinlerine.


En çok,
Uykusuzluğuma çare olmak için
Mırıldandıklarını özleyeceğim, derdim ona.
Uykusuzluğumun, uykusunu kaçırdığını gördüğümde
Yalancı olmayı öğrendim.
Mırıldanmaya başlayınca keyifle dinler,
Uyumuş gibi yapardım sonrasında.
Kapanınca gözleri
Uyandırırdım gözlerimi yalancı uykularından.


Ben içine girince
Gıdıklanırdı soğuğundan vücudumun.
Kahkahalar atardı,
Şaşarken soğukluğuma.
Gıdıklanmasını severdim.
Gıdıklamayı severdim onu.
Kahkahalarını severdim.
Lakin sıcak olmak da isterdim.
Koca denizi üşütecek kadar soğuk olmak vardı nede olsa…

İçine girince, eritirdi beni sıcaklığı.
Oysa azaldığımı hissetmezdim,
Çoğalır gibiydim içinde.

Ağladığımda,
Yıkardı gözlerimi.
Suyuna karıştırırdı yaşlarımı.
Nedenini sormazdı,
Beni sıkmazdı.


Sessizliği de paylaşırdık sohbetlerimiz kadar.
Sessizlik dilimi de bilirdi benim.

Nasıl kurudu o koca deniz?
Şimdi kumları bile hatırlamıyor onu,
Ben unutamazken.
Bilseydim kuruyacağını,
Boğulmaya gider miydim en derinine?

Ben yine minik kar tanesi,
Yakıcı sıcaklıklar ülkesinde.
Eridiğimi sanıyor
Gözyaşlarımı görenler.
Hiç görmemişler mi gözyaşları bedeninden büyük olanları?
Üstüm başım acı doldu,
Kirlendi ayaklarım,
Yok işte kıyıların.
Kan kırmızı şaraplar döküyorum kumlarına
Kurumasınlar diye.

Hiç bir şey yok olmaz diyorlar.
Duymamışlar mı hiç seni?

Gelirsen.
Gelir isen,
Dalarım en derinine.
Sevdiğin kırmızı elbiseyi giyerim.
Kırmızı  rujlar getiririm yanımda
Sür diye dudaklarıma.
Uyumuş taklidi yaparım geceleri yine.
Sen bana huzur vermiş olduğunu sanıp
Huzur bulasın diye.

İçine girer,  çıkmam bir daha.
Gidemez olursun bensiz hiçbir yere.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder